Amerika- Türkiye arasında çıkar hesapları

Türkiye'nin gerek İsrail'e karşı gittikçe ağırlaşan siyasi söylemleri, gerekse de İran ile altın takasına karşı yaptığı doğalgaz ticareti, bu ülkenin Ortadoğu'nun hızla değişen siyasi dünyasında büyüyen bir rolü olduğunu ve de müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nin isteklerini artık önceki kadar dikkate almadığını ortaya çıkarıyor.

Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerinin çöküş noktasına gelmesi, Amerika'da Türkiye'nin Arap-İsrail krizinde arabuluculuk yapmasına dair ümitlerini bitirirken, Türkiye'nin diğer bir hamleyle Amerikanın yaptırımlarla boğmaya çalıştığı İran'a can simidi atıp altın- doğalgaz takası yapması, Washington açısından işleri daha da karıştırdı.

Siyasi coğrafya uzmanı Robert Kaplan da, "Coğrafi İntikam" adlı kitabında "Onlarca yıl boyunca Amerikalı yetkililer, Türkiye'nin güvenliğinin ve dış politikasının iplerinin ordusunun elinde olduklarını bildikleri halde, demokratik Türkiye'nin İsrail'in Ortadoğu'daki kalesi olduğunu ifade ettiler. Ancak XXI. yüzyılın başlarında Türkiye'de gerçekten demokratik, kültürel ve siyasi bir yapı oluştu. Bunun sonucunda da, Türkiye'de eskiye nazaran Amerika ve İsrail'e karşı daha düşmanca tutumlar belirmeye başladı." diyerek yukarıdaki iddiayı bir anlamda sağlamlaştırıyordu.

2008'de ilk defa ABD devlet başkanı seçilen Barak Obama'nın bir yıl sonra ziyaret edeceği ilk İslam devleti olarak Türkiye'yi seçmesinde, hiç şüphesiz "laik demokrasi"nin Amerika ile İslam dünyası arasındaki uçurumu daraltacağı ümitleri taşınıyordu.  Bu nedenle, Barak Obama, ziyareti sonrasında "Türkiye'nin hem İsrail ile hem de komşularıyla müttefikliğine dayanan uzun bir geçmişi var. Bu sebeple, o tek başına bir takım ihtilafların giderilmesi için girişimlerde bulunabilir" ifadelerini kullanmıştı. Yani Türkiye Obama'nın ziyaretinde, geç de olsa İsrail- Suriye arasındaki arabuluculuğuna, Filistin'deki rakip grupları yakınlaştırma çabalarına ve Pakistan- Afganistan arasındaki krizlere çözüm bulma girişimlerinin tanındığına dair itirafı kapmayı başarmıştı. Kısaca, Türkiye iz bırakacak yeni dış politikasının tanınmasını sağlayabilmişti.

Ancak, geçtiğimiz dört yıl içinde dünya değişti ve "Arap Baharı" Ortadoğu'nun siyasi haritasının yeniden resmetmeye başladı. Türkiye ise, bu değişim esnasında, Tunus, Mısır ve Libya'da on yıllar boyunca diktatör rejimlerin boyunduruğu altında ezilen halkın ayaklanmasını destekleyerek bölgede nüfuzunu güçlendirmeye çalıştı. Öyle ki, Türkiye Suriye'de Beşşar Esad'ın en sert düşmanlarından biri haline geldi ve Amerika'nın Türk topraklarına kadar uzanma riski taşıyan Suriye kriziyle ilgili isteksiz girişimlerini açıkça eleştirdi. Bu gelişmelerin yanında, İsrail'in Müslüman olan tek müttefik ülkesi Türkiye ile arasının bozulması da, Washington'un, Türkiye'nin İsrail'in güvenilirliğine dair arabuluculuk yapabileceği ümitlerini de suya düşürdü.

Türkiye'nin arkadaşa ihtiyacı var. Özellikle de Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerinin tökezlemesi ve Suriye yüzünden Avrupalı dostu Rusya ile arasındaki gerilimin artması Türkiye'de Avrupa kapılarının kapanacağına işaret ediyor. Türk halkı ise şimdi, dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu'nun "komşularla sıfır sorun" politikasının " sıfır komşu" ya dönüştüğü şeklinde alay ediyor!

Türk- amerikan ilişkisi ve Ortadoğu siyasetleri ile ilgili olarak, Amerikan Deniz Kuvvetleri Harp Okulundan bir yetkili şunları söylüyor: "Türkiye ve Amerika'nın birbirine ihtiyacı var. Aralarında İsrail- Filistin çatışması yüzünden ihtilaflar olduğu mutlak. Ancak bu durum, iki ülkenin yaptığı duvarı yıkacağı ve ilişkileri parçalayacağı anlamını vermez."

Türkiye'nin Washington eski büyükelçisi ve cumhuriyet halk partisinin sözcülerinden Faruk Loğoğlu ise "İsrail ile olan ilişkilerimiz, Türkiye'nin Ortadoğu'da oynadığı rolün omurgasını oluşturmaktadır. Eğer İsrail ile şu an yaşadığımız gerginlik devam ederse, Türkiye Ortadoğu'daki barış sürecinin dışında kalacaktır" diyerek, Türkiye için İsrail'in önemini ortaya koyuyor ve ekliyor: " Türkiye'nin, birçoklarını başarıyla yapacağı rolde öncü olamaması, Washington'daki çevrelerde hayal kırklığı yaratıyor."

Batıdan Avrupa Birliği'nin, güneyden Suriye, Irak ve İran'ın, kuzeyden Rusya'nın çevrelediği Türkiye, sorunlu bir bölgede olmasından dolayı ABD tarafından kendisine kulak verilmek zorunda olan bir ülke. Konu askeri ve istihbar iş birliğiyle ilgili olduğunda ise her iki taraftan da ilişkilerin şimdiye kadar olmadığından daha güçlü olduğuna dair beyanlar geliyor.

Şimdiye kadar, Washington ve Ankara arasındaki ilişkiler derin bir kültürel uzlaşmadan daha çok, Adalet ve Kalkınma partisi lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika'nın elinde kukla olma görünümü verme korkusundan dolayı dikenli bir şekilde yürütüldü. Hükümet yetkililerinden birine göre ise; Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler katı değil. Aksine dış politika, terörle mücadele, ticaret ve enerji alanında her iki ülke arasında derin ilişkiler hâkim. Sağlıklı ilişkilerde görüşler her konuda aynı doğrultuda olmayabilir. Bu yüzden partnerinizin gerçeklerinden korkmamak gerek!

Önümüzdeki birkaç yıl için Amerika ve Türkiye ilişkileri, iki testle karşı karşıya kalacak. İlki, Esad sonrası Suriye'de istikrarı sağlamak için oynayacakları rolde edinecekleri başarı. İkincisi ise, Ortadoğu'da barış sürecine olumlu katkıda bulunmak için yeniden şekillendirecekleri yapının başarılı olup olmayacağı.

Kaynak: El Cezire Araştırma İnceleme Birimi
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız