Amerika, İran politikasının ahlaki ve stratejik derekesini iyice düşürdü

ABD Dışişleri Bakanlığı, Obama yönetiminin Halkın Mücahitleri Örgütünü terör listesinden çıkaracağına dair Kongreyi bildirerek Amerika’nın İran politikasının ahlaki ve stratejik derekesini iyice düşürdü.

Makro düzlemde Amerikan yönetiminin terör listesini ve terör sponsoru devletler listesini küçümser hatta alaya alırız. Amerikan yönetimlerinin - örgüt ve ülke isimlerini bunların terörle hiçbir ilgileri olmasa da - ekleyip çıkarak bu ünvanları ikiyüzlülükle nasıl manüpüle ettiğini yıllar içerisinde defalarca gördük. Örneğin Saddam Hüseyin emekleyen İslam Cumhuriyetini 1980’de işgale yeltenip masum İranlıları öldürmeye başladığında Reagan yönetimi (Beyaz Saraya 1981’de gelmişti) Amerikan yönetiminin istediği sağlamlıkta savaşsın diye Saddam’a yardım etmenin önündeki yasal engelleri kaldırmak amacıyla Irak’ı devlet sponsoru listesinden çıkarmanın bir yolunu bulmuştu. Halkın Mücahitleri Örgütü o savaş sırasında bombalamalar ve suikastlarla İslam Cumhuriyetini aşağı indiremeyince Irak yönetimiyle işbirliğine gitmiş, İran’daki sivil ve askeri hedeflere kimyasal silahlarla saldırı düzenlemiştir. Fakat Saddam 1990’da Kuveyt’i işgal ettiğinde, George H.W. Bush yönetimi Irak’ı çabucak tekrar devlet sponsoru listesine alamadı. Saddam’ın ABD’nin terör örgütü diye nitelendirdiği gruplarla bağının bu zaman zarfında değişmemiş olduğunu sanıyoruz.

Ancak terör ünvanlarının ne kadar yoz ve politik olduğunu bildiğimizden dolayı ABD politikalarının beyanı anlamında ne denli önemli oldukları gerçeğini teslim ediyoruz. Obama yönetimi bugün Amerika’nın İran politikası hakkında korkunç bir beyanat vermiştir.

Terör listesinin usül ve esaslarının olduğuna, sübut şartına göre hazırlandığına inansanız bile bu beyanat korkunçtur. (Biz bu şekilde hazırlandığına inanmıyoruz fakat yanılsamalara izin vermenin genelde kolay olmadığı gerçeğini de teslim ediyoruz.) Amerikalı istihbarat yetkilileri önde gelen medya kuruluşlarına Halkın Mücahitleri Örgütünün İranlı nükleer fizikçilere suikast düzenlemek için faal halde İsrail’le işbirliği yaptığını daha bu yıl açıklamışlardı. İranlı yetkililer de aynı suçlamayı yaptılar. Silahsız sivillerin Tahran’da nüfusu yoğun yerlerde alenen öldürülmesi (ki bazıları aileleri birlikte katledilmiştir) Amerika’nın beyan ettiği kendi terör standardını nasıl olur da karşılamaz? Ortadoğu’da milyonlarca masum insanın ölümünden Amerika’nın sorumlu olduğuna haklı olarak işaret edilebilir elbet. Fakat Washington genelde kurguyu muhafaza etmeye can atar yani Amerikan askeri harekâtlarının ve müeyyide politikalarının (doğrudan ve tahmin edilebilir) neticesi olarak o masumları öldürmeye niyetli olmadığı kurgusunda ısrarlıdır. Mâlumaliniz, ABD o insanların ölmesini amaçlamamıştır fakat eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld bir defasında “olur böyle şeyler” demişti. Obama yönetimi, Amerika’nın masum insanların öldürülmesine doğrudan bulaştığını bildiği bir örgütü alıyor ve ona Washington’ın “bakım ve temizlik işlerinde iyi olduğuna dair tasdik mührü vuruyor.”

Fakat Talleyrand’ın klasik gözlemini hatırlayacak olursak, belirli bir hareket “bir suçtan daha kötüdür”—Halkın Mücahitleri Örgütünü listeden çıkarmak ahlâken mide bulandırıcı olmakla kalmayıp müthiş bir stratejik ve siyasi hatadır. Obama yönetiminin, başkanın farazi olarak yeniden seçilmesinden sonra bile, İslam Cumhuriyetiyle çok farklı bir ilişki kurma niyeti olmadığını bundan daha açık nasıl ifade edeceğini hayal etmesi zordur. Nitekim öyle bir niyet, ABD’nin İslam Cumhuriyetini ulusal çıkarları temsil eden meşru bir siyasi varlık olarak kabul etmesini zorunlu kılardı.

Şunu düşünün: Halkın Mücahitleri Örgütü terör örgütü listesinden çıkarıldığında – birkaç ay içerisinde tamamlanacak yasal olarak tanımlanmış bir süreçtir bu – Kongre, İran’da yeni bir rejim değişikliği stratejisinin öncü birliği olarak “Münafıklara” parasal kaynak tahsis edecektir. 1990’larda Ahmet Çelebi ve Irak Ulusal Konseyine (Halkın Mücahitleri Örgütü İran’da nasıl görülüyorsa bunlar da Irak’ta öyle görülüyorlardı) gösterilen benzer bir heves Başkan Clinton’ın Irak’ı Özgürleştirme Kanununu imzalamasına yol açmış; Irak’ı Özgürleştirme Kanunu ise George W.Bush’un 2003’te Irak’ı işgal kararına giden yolun taşlarını döşemişti. Böylesi bir senaryonun birkaç yıl zarfında sahnelenme ihtimali –ki Amerika için stratejik ve ahlâki bakımdan çok daha feci akıbetleri olacaktır - bugün artık çok daha yüksektir.

Kaynak: Race for Iran

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı