Ak Parti'nin en büyük gelecek yatırımı

Bence Ak Parti hükümeti, hayatının en büyük hamlesini başlattı.

Ağaç dikme seferberliğinden söz ediyorum. Bu konuya son derece duyarlıyım.

Bu ülkenin toprağına, ağacına sahip çıkan TEMA'nın önderi Hayrettin Karaca'yı o yüzden bütün kalbimle kutlayarak geldim.

Başbakan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan alınıp cezaevine gönderilirken şunu yazmıştım:

-Aldırma sayın Başkan! Sizi yok edemezler; çünkü İstanbul'a binlerce ağaç diktiniz, onlar yarın büyüyecek ve hep sizi hatırlatacak.

Evet, o ağaçlar büyüdü ve İstanbul baharda yeşilin fışkırdığı bir şehir haline geldi.

Ağaç diken yaşıyor.

Onun için sevgili Peygamberimiz, "Kıyametin koptuğunu görseniz ve elinizde bir fidan bulunsa onu dikiniz" buyuruyor. 

Ben bu kutlu sözden hep, "Kıyametten sonraki hayat"ın umudunu ve müjdesini okudum. 

Bizim Peygamberimiz savaşa giden komutana "Yaşlılara, çocuklara, kadınlara, din adamlarına dokunmayın" uyarısı yanında "Ağaçları kesmeyin, yakmayın" diye tembihte bulunur.

Bizim kültürümüzde ağaç dokunulmazdır.

Bizim "ebed – müddet" yani "ebediyyen yaşayacak"  diye tanımlanan Osmanlı devletimizi çınarlar temsil eder. Şimdi gidin Bursa'ya, gelin Bartın – Amasra yoluna, 500 yıllık çınarlar görürsünüz.

Dedeler dikmiş bırakmış tarihe...

Bir de Anadolu'nun dağlarına bakın.

Yakında Diyarbakır – Muş gezisi yaptım. Bütün dağlar çırılçıplak.

Tek ağaç görünmüyor.

Uçaktan bakınca, Ankara'nın ötesinde dağlar ağaçsız.

Ne oldu oralara?

İklim, toprağın yapısı, şu bu... Tesiri elbet vardır. Ama bizim baltalarımız da boş durmuyor. Ya da bizim ihmallerimiz yara sarmıyor. Kaç ağaç kesildi, kaç tane dikildi...

Bizim Kahramanmaraş'ın Ahır dağı çocukluğumuzda çıplaktı. Sonra ağaçlar dikildi ve şimdi dağlar yeşerdi. Maraş'a can geldi. Maraş artık sırtını yeşile dayıyor. Maraşlı daha zengin bir oksijeni soluyor.

Başbakan Erdoğan'ın ağaç tutkusu biliniyor.

Şimdi ona, o vakitler İSKİ'nin başına getirdiği ve İstanbul'un su sorununu birlikte çözdüğü Veysel Eroğlu, Çevre ve Orman bakanı olarak eşlik ediyor.

Küreği eline almış bir Başbakan ve Bakan var Türkiye'nin önünde...

Geçen gün, ben, Cumhurbaşkanı Gül'ü, ağaçlandırma seferberliğine öncülük etmesi için davet etmiştim.

Cumhurbaşkanı öncü...

Başbakan öncü...

Bakan öncü...

Bunlar, toplum önünde müthiş bir üçlü oluşturacaktır.

Vaktiyle, cemaatleri ağaç dikme kampanyasına çağırmıştım.

Şimdi bu ağaçlandırma seferberliğinde, sivil toplum örgütleri ve medya da göreve çağrılıyor.

Bu, büyük bir seferberlik...

Her okulun bir ormanı olsa... Her caminin... Her devlet dairesinin... Her mahallenin... Her evin... çocuklarımızla birlikte onlar adına dikilen fidanlar da büyüse... Bizler gittikten sonra bile isimlerimiz bir ağaçta yaşasa... Türkiye, ağaçlarda yaşayan ve hep genç kalanlar ülkesi olsa...

Bu, büyük bir aşk hareketi...

Hükümet tarafından hedef olarak 5 yılda Trakya büyüklüğünde 2 milyon 300 bin hektarlık alanın ağaçlandırılması öngörülmüş.

Bu büyük hedef bile, Türkiye'nin  ihtiyacı dikkate alındığında küçük kalacak...

Ama yola çıkmak lazım.

Kolay bir şey değil.

İş sadece fidanı dikmekle bitmiyor. Fidanın kurumaması, yer altı sularından istifade edecek seviyeye gelinceye kadar sulanması, keçilere yem olmaması, kesilmemesi...

Çocukluğumdan kalan iki mısra şöyle:

"Emmi Allah diyor ki

Yaş kesenler baş keser!"

Bu bizim kültürümüz.

Ağaçla insanı birebir tutmuşuz.

Ama sonra kalp değerlerimiz tahrip olmuş, hassasiyetlerimiz aşınmış ve her şeye talan zihniyetiyle yaklaşmaya başlamışız. 

Oysa, ağaç olmazsa toprak olmuyor, yağmur olmuyor, ekmek olmuyor, hatta solunacak bir temiz hava olmuyor....

Erozyon, her yıl Türkiye'nin topraklarını alıp götürüyor.

Geriye çakıl taşları ya da kayalıklar kalıyor.

Allah korusun, düşman istilası olsa topraklarımızı savunuruz. Bir avuç toprağımızı ona kaptırmak istemeyiz.

Ama, erozyon alıp götürüyor toprağımızı...

Bir ağaç bir vatan toprağını kurtarıyor..

Bana göre, ağaçlandırma seferberliği, bu hükümetin en insani eylemi olacaktır. Yaşayan nesiller genelde mevcudu tüketen nesillerdir. Bu hareket, yaşayan nesilleri gelecek nesillere karşı seferberliğe soyunduran bir harekettir. Onun için hem çağın ben – merkezci insanını aşan hem de bizim kültürümüzde var olan diğergamlığı anıtlaştıran bir harekettir..

Bu tarihi oluşumun bir yerinde, bir fidanla olsa dahi yer almak, tarihe not düşmektir, inancındayım.  

Önayak olanları bütün kalbimle kutluyorum.