Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...

Demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından son noktayı koyacak olan ‘yeni anayasa’dır. Bunun gerçekten bir son nokta olabilmesi için de öncelikle Meclis’teki partiler arasında en geniş işbirliği ve uzlaşmanın ürünü olması gerekir yeni anayasanın

Yeni anayasa tartışmaları gündemdeki yerini almaya başladı.
İktidarla ana muhalefet partileri arasında, komisyona verilecek isimle ilgili olarak hazırlık komisyonu mu, yoksa uzlaşma mı tartışması da bu çerçevede yer alan bir ön cilveleşme sayılabilir.
Ama işin özünde hiç kuşkusuz uzlaşma ya da eski deyişle mutabakat yatıyor.
Hem Meclis’te hem toplumda yaygın bir uzlaşmaya dayalı olarak kabul görecek bir anayasadır, Türkiye’yi rahatlatacak olan, kalıcı bir ‘istikrar’ın kapısını açacak olan.
Bu ülkede anayasalar hep askeri darbelerin ürünü oldu. Emir-komuta zinciri altında yapılan anayasalar bugüne kadar demokrasi ve hukukun üstünlüğünü cendere içine tuttu.
Bu artık değişiyor.

Asker-sivil ilişkilerinde taşlar, demokrasilerde olması gereken yerlere ağır ağır oturmaya başladı.
Bu konuda, yani demokrasi ve hukuk devleti açısından son noktayı koyacak olan ‘yeni anayasa’dır.
Bunun gerçekten bir son nokta olabilmesi için öncelikle Meclis’teki partiler arasında en geniş işbirliği ve uzlaşmanın ürünü olması gerekir yeni anayasanın.

Ve bu işbirliğiyle uzlaşmanın demokrasi tarifinin temel çerçevesine oturması gerekir. Bu temel çerçeveyi oluşturan ilkelerden bazıları şöyle özetlenebilir:
Devletin herhangi bir resmi ideolojisinin olmaması...
Devletin dinler karşısında tarafsız olması...
Devletin etnik veya kültürel bir kimlikle tanımlanmaması...
Silahlı kuvvetlerin sivil denetiminin sağlanması...
Yerel yönetimlerin, kültürel çeşitliliğin de kendini çok iyi ifade etmesini sağlayacak biçimde güçlendirilmesi ve merkeziyetçiliğin demokrasilerdeki olağan sınırlarına çekilmesi...
Anayasanın değiştirilemeyecek tek hükmünün “Türkiye devletinin demokratik bir cumhuriyet” olduğu...
‘Kürtçe eğitim’in önünü kapatacak formülasyonlardan kaçınılması...
Ve başlangıç bölümünde:
İnsan onuruna, insan haklarına, halk egemenliğine, hukukun üstünlüğüne, azınlık haklarına saygıya, kültürel farklılıkların tanınması ve bu farklılıklara saygıya, toplumsal barışa, vicdan ve din özgürlüğünün teminatı olarak laikliğe, hukuk önünde eşitliğe ve herkesin kamu hizmetlerine eşit ulaşma hakkına, devletin uluslararası hukuktan doğan taahhütlerine bağlılığına, bütün bunlara mutlaka değinmek... (*)
Bu temel ilkeler çok önemli.>>>Devamı>>>