Ah Bush ah!

Ne kendin eyledin rahat, ne aleme verdin huzur, nihayet gelip gidiyorsun işte..
2005'de 6000'e yakındı. 2007'de haftada 120'ye çıktı intihar edip ölen asker sayısı.. Afedersiniz asker değil, bu cepheden dönen askerler arasındaki intihar sayısı.. 
 
 Bu sayı her yıl giderek artan bir hızla büyüyor.. 20-24 yaşındaki bu gençlerin çoğu evsiz. Sosyal uyumsuzluk yaşıyorlar. Evlenemiyorlar. Evlenenler ayrılıyor.. Sebeb aile içi şiddet ve şiddetli geçimsizlik.. Kimse işe kabul etmiyor. Vurup kırıyorlar, kavga ediyorlar.. Çoğu alkolik, uyuşturucu kullananlar da önemli bir kesim oluşturuyor..
120 sayısı intihara teşebbüs edenleri değil, başaranları gösteriyor. Bunun birkaç katı insan da psikolojik tedavi görüyor..
Cephede Amerika'nın kaybı 3900 kişi. Bugün bir yılda sadece intihar ederek hayatına son verenlerin sayısı bunun iki katı..
Uyuşturucu kullananlar, başkalarına zarar verenler, sakat kalanlar, akıl hastahanesine yatırılanlar, psikolojik tedavi görenler bunun dışında.. Çoğu mafyavari oluşumlara katılıyorlar ya da kendi aralarında çete kuruyorlar, hırsızlık, gasb, tehdit ve şantaj işleri ile uğraşıyorlar..
Amerikan askerleri Irak'ta ölümcül bir hastalığa yakalandılar..
Bunlar yetmiyormuş gibi son gelen haber şu: ABD ordusunda firar engellenemiyor. ABD ordusunda askerlerin firar oranının 1980'den bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı, oranın 2003'teki Irak işgalinden bu yana yüzde 80 arttığı bildirildi. Geçen yıldan bu yana ise bir patlama yaşanmış ve geçen yıldan bu yana firarlar yüzde 42 artmış.. 4 Yılda % 80. Bir yılda % 42!
AA'nın haberine göre "30 Eylül'de sona eren 2007 mali yılında her 1000 askerden 9'u firar etti. Bir önceki yıl ise ortalama her 1000 askerden 7'si firar etmişti. Geçen yıl toplam 3 bin 301 olan firar eden askerlerin sayısı, bu yıl 4 bin 698'e yükseldi. "Kaçan kurtuluyor?!"
İnançlarını ve kutsallarını kaybettiler..
Mesih gelecek ve kendilerini kurtaracaktı.. Olmadı. İnançlarını kaybettiler..
Demokrasi getiriyorlardı Irak halkına, olmadı. Utanç yüklendiler. Suçluluk duyuyorlar.
Amerika'nın çıkarlarını koruyacak ve yücelteceklerdi, olmadı. Öz güvenlerini yitirdiler.
O zaman niye gittiler oraya ve ne bekliyorlar; ne zamana kadar!
Ne umdularsa onu kaybettiler.
Mesih gelse, onları affetmezdi.. Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez. Peygamberler bir zulmü onaylamazlar.
Cinayetlerine dinlerini ortak edince, insanların manevi değerleri yerle bir oldu. Onun için intihar ediyorlar. Onun için akıllarını kaçırıyorlar, her şeyi unutmak için içiyorlar.. Derin bir boşluğa düştüler..
ABD'ye bu kötülüğü ancak içeriden biri yapabilirdi. O da Bush oldu..
Rice'ın dediği, "şimdi, uzun vadeli hayallerin ertelenme zamanıdır.."
Tanrıları onları terk etti!
Tıpkı Kızılderili büyük reisin dediği gibi.. "Beyaz adamın bu iştahı ve hırsı bir gün dünyayı yiyip bitirecek ve geriye sadece çorak bir çöl bırakacaktır. (...) Beyazlar da bir gün diğerleri gibi geçip gideceklerdir. Tıpkı denizin dalgaları gibi. Yatağına pislik yığmaya devam eden, bir gece kendi pisliğinde boğulacaktır."
Amerika'yı karaderililerin mi, beyaz derililerin mi, yoksa Kızılderililerin ahı mı yıkacak bilmiyorum ama yıkılışında büyük bir şimşek çakacak ve arkasında dev bir enkaz bırakacaksın..
Babil'i vuran "Fahişe" ektiği rüzgarı fırtına olarak biçecek.. Kavmi onun yaptıklarından yakasını zor kurtaracak.
ABD bu asrın Babil'idir. Bush sanki asrın Firavunudur belki de.. "Mesih'i müjdeleme iddiasındaki bir Deccal gibi" davranıyor.. Süleyman mabedine tuğla taşıdığını sananlar, kendi cehennemlerine odun taşıyorlar..
Vay o kimselere ki! Onlar Rabb'in muhlis kullarına ihanet ettiler.. Biçare insanları öldürdüler ve onların iffetlerini kirlettiler.. İnsanlık onurunu ayaklar altına aldılar. Çocuklar yetim ve öksüz kaldı.. Ekinleri talan ettiler ve hayvanları yuvalarından ettiler. Kutsal olan ne varsa ona düşmanlık ettiler. İlahi olana karşı insanları isyana çağırdılar. Kendi ideolojilerine, dünya görüşü ve yaşam tarzlarına tapınmamızı istediler.. Böylece tarihin sonuna gelinmiş olacak ve zafer ilan edeceklerdi. Onun için savaşlar çıkarttılar, açlık, kıtlık, ölüm getirdiler. Ölüm yağdırdılar gökten. Uyarılara aldırış etmediler. Afetler gelmeye başladı artık tek tek..
Şimdi Hakk'a tanıklık ve şer güçlerin çözülmesi vaktidir.. Zalimlerin soyunu kurutacak büyük gelişmelerin eşiğinde son kavşağı dönüyor sanki dünya. Şeytanın bu son saldırısının ardından insanlık bugünkü çıkmaz sokaktan geri dönecek sanki.. Yeryüzü gazabla yıkanmadan son bir fırsat! Büyük yıkımdan önce belki de son umut..
Bush Babil'in çocuğudur.. Saddam onun kardeşi idi. Bush'un eli kardeş kanı ile lekelendi.. Saddam son zulmünü Baba Bush'un gölgesinde işledi. Oğul Bush ise babasının günahlarının ortağının kanı ile yıkadı ellerini, zulüm adına..
Canı çıkasıca Bush, hadi, gerçekten inanıyorsan "Kıyamete zorladığın gelmeyen Tanrına kavuşmak için" ölümü dile.. Babil'e gönderdiğin umutlarını ve inançlarını kaybetmiş gencecik insanların, askerlerin kaderine ortak ol ve öl! Ya da Müslüman ol! Hz. Hamza'yı katleden Resul'ün ümmeti belki Peygamberleri gibi seni affederler..
Sen öldün! Bu dünyada onurunu kaybettin.. Sen nefes alıp veren demirci körüğü gibisin. "Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir / demirci körüğü de nefes alıp verir.." Ve sen Fahri Kainat'ın ümmetinin kanına elini buladın. Allah seni affetmez. Kan döktün. Yasağı çiğnedin.. Ahiretin de berbat olacak..
Müslüman ol ve kurtul! Kaab b. Züheyr'in yaptığını yap! İslâm karşıtlarının yalanlarına ya da sadece adı Müslüman olanların bugünkü hallerine bakıp vazgeçme sakın..
Selâm ve dua ile.
BİR NOT: Hepimiz Hz. Adem'deniz ve Hz. Adem de topraktandır.. Hz. Nuh ise insanlığın ikinci ortak atasıdır.. Hz. Nuh'un oğulları Ham, Sam Yafes'le ilgili devam eden soykütükleri her zaman saf bir ırkın devamının hikayesi değildir. Ademoğullarının kardeşliği gibi, Nuhoğullarının da kardeşliği sözkonusudur.. Resulullah'ın soyu ve sürdürdüğü sahih gelenek Hz. İbrahim'e dayandığına göre, her halde Hz. Nuh'un oğlu Sam'a nisbet edilen soyun Arabları da kuşattığı görülür. O zaman Arapların da Sami ırkın bir devamı olduğunu söylemek gerekir... Yafes'in Türk ırkının tek ve saf bir atası olduğunu söylemek de çok büyük bir iddia olur.. Bu konuyu açıklamam gerekirdi. Ancak ben genel olarak konuya bir kuşbakışı bakmak ve iddiaları bir bütünlük içinde ortaya koymak istedim, o kadar. Yoksa Türk ırkını bütün ırkların üstünde bir ırk kabul eden ve Mimar Sinan'ın Türk olup olmadığını anlamak için kafatasını mezarından çıkarıp, çürümüş kemikler üzerinde ölçümler yapan bir anlayışın ürünü yaklaşımlarla gerçeğe ulaşmak mümkün değildir.. Allah (cc) ve Resulü (sav)'in bize verdiği bilgiler dışındaki hiçbir bilgi mutlak doğru değildir.. Rivayetler arasındaki bu çelişki gibi görünen durumu açıklamam gerekirdi, onun için bu notu yazma gereği duydum. Irklar / kavimler vardır. Ama bizim inancımızda ırkçılığa yer yoktur..
 
Kaynak: Vakit