Afganistan’daki çatışmanın en kanlı olduğu yıl 2009 yılı oldu. Birleşik Krallık 100’ün üzerinde askerini kaybetti; bu kayıpların her biri kişisel bir trajediydi. Afgan Ulusal Güvenlik Güçleri de ağır darbeler aldı ve isyancılar tarafından öldürülen sivil sayısı arttı. Fakat sadece görevli personelimiz ve Afgan halkı değil, ulusal güvenliğimiz, Güney Asya bölgesi ve NATO İttifakı’nın güvenilirliği de risk altında. Birleşik Krallık Hükümeti’nin 70’in üzerinde ülkeyi ve uluslararası örgütü perşembe günü Londra’da gerçekleştirilecek olan Afgan Konferansı’na çağırmasının sebebi de budur.
1990’larda Taliban’ın Afganistan’daki kötü yönetimi, El Kaide’ye güvenli bir liman sundu. Ülke, şimdiye kadar yaşanan en şiddetli terör eyleminin planlandığı ve yönetildiği yer oldu. 11 Eylül sonrasında benimsediğimiz amaç, yani El Kaide’nin dünyanın dört bir yanındaki masum insanlara saldırmak için bir kez daha Afganistan’ı üs olarak kullanmamasını sağlama amacımız, bugün halen geçerliliğini koruyor.
Afgan ordusu
Geçtiğimiz yıl, yeni Afgan hükümetinin seçimine, askeri stratejinin yeniden canlandırılmasına ve uluslararası birliklerin sayısının 60 bin asker ile artırılması yönünde ilave bir taahhüde tanık oldu. Bu esnada, Ulusal Afgan Ordusu, 20,000 asker ile biraz daha büyütüldü.
Bunlar son derece önemli gelişmeler. Fakat direnişçilerle mücadele asla sadece askeri yöntemlerle kazanılamaz. Bu noktada siyaset hayati bir önem taşımaktadır: Sokaktaki Afgan halkının desteğini kazanabilmek, düşmanı bölebilmek ve Afganistan’ın komşularını çözümün bir parçası olmaya teşvik edebilmek için Afgan Hükümeti ve müttefiklerinin mevcut tüm kaynaklarını açık ve net bir siyasi stratejiye yönlendirmesi şarttır.
Londra Konferansı, bu tür siyasi bir stratejinin kritik üç unsuru üzerinde yoğunlaşacaktır: Güvenlik, yönetişim ve kalkınma ve bölgesel ilişkiler.
Afgan halkının büyük bir çoğunluğu Taliban’ın geri dönmesini istemiyor. Fakat Afgan halkının, Ulusal Güvenlik Güçleri Taliban’ın intikam girişimine karşı koruma sağlayabilecek kapasiteye gelmeden uluslararası toplumun ülkeden çekileceği yönündeki korkularını gidermemiz gerekiyor. Sivil halkı aralarındaki isyancılara direnmekten veya bu kişileri bildirmekten alıkoyan da bu korkudur.
Büyük yatırımlar
Uluslararası toplum 2007 yılından bu yana Ulusal Afgan Ordusu’nun ve polisin eğitim ve geliştirilmesine büyük yatırımlarda bulunmuştur. Bir arada bu güvenlik güçlerinin sayıları şu anda 200 bini bulmaktadır. Ekim 2010 itibarıyla Ulusal Afgan Ordusu’nun gücü 134 bine, Ulusal Afgan Polisi’nin gücü ise 109 bine ulaşmış olacaktır ama bundan daha fazla kolluk kuvvetine gereksinim bulunmaktadır. Perşembe günkü Konferans’a katılacak heyetler, Afgan Hükümeti’nden ilave asker ve polis almasını bekleyecektir. Bunun yanı sıra daha fazla uluslararası desteğe de gereksinim vardır NATO eğitim misyonunda şu anda 1600 kadar eğitimci açığı söz konusudur.
Ayrıca Konferans, uluslararası güçlerin ve Afgan güçlerinin üstlendiği rollerin nasıl gelişmesi gerektiği konusunu da ele alacaktır. Ulusal Afgan Güvenlik Güçleri’nin kapasiteleri geliştikçe, tıpkı şu anda Kabil’de olduğu gibi güvenlik alanındaki sorumluluğu, gereken koşulların sağlanmasıyla birlikte bölge böle, il il, üzerine alması gerekecektir. Ve konferansın Afganistan’ın yöneteceği bir topluma kazandırma programının uluslararası finansmanına imkân sağlayacağını umuyoruz, çünkü askeri baskılar yoğunlaştıkça isyancılardan bazıları bağlılıklarını bir kez daha gözden geçirmeye başlayacaktır. Eğer eski savaşçıların kalıcı bir şekilde barışçıl Afgan yaşamına dahil olmasını sağlamak istiyorsak, gerçek bir alternatif meslek sunan bir programa ihtiyacımız olacaktır.
Afgan halkı sadece güvenliğe özlem duymuyor, aynı zamanda temel hükümet ve kalkınma hizmetlerine de özlem duyuyor. Yerel ve bölge yönetimleri sürekli olarak zayıflıyor. Afganistan’ın 364 valisinin dörtte birinden azı elektriğe sahip ve bazıları harcırah olarak ayda sadece 6 dolar alıyor. Taliban da bu durumun oluşturduğu boşluktan faydalanmaya çalışıyor; gölge valiler atıyor, vergileri gasp ediyor ve vahşi bir adalet yöntemi uyguluyor.
Ülkelerini nasıl yöneteceklerine karar verecek olan Afgan halkının kendisidir fakat uluslararası toplumun Afganistan’a destek, tavsiye ve finansman sağlaması şarttır. Londra Konferansı, yerel hükümetin güçlendirilmesi ve gelecekteki seçim süreçlerinin iyileştirilmesi için yöntemler arayacaktır. Ayrıca uluslararası toplum, Başkan Karzai’nin yozlaşmayla mücadele sözünü ciddi bir etkinliğe dönüştürmesini bekleyecektir. Konferansta ayrıca kalkınma yardımına da odaklanacağız çünkü istihdam oluşturabilmek ve uyuşturucu ticaretine ya da isyana alternatif bir meslek geliştirebilmek için Afganlıların okullara, yollara ve tarım desteğine ihtiyacı var.
Bölgesel unsur
Son unsur ise bölgesel. Buradaki öncelik Pakistan; militanlar iki ülke arasındaki 1600 millik sınırı çoktan aşmış durumda. Ama ülkenin sınırlarından sızan uyuşturucu, terör ve göçten Afganistan’ın tüm komşuları etkileniyor ve ülkede istikrar sağlanması bütün bu komşuların çıkarına olacaktır.
Ancak, tarih şüphe yaymıştır ve Afganistan gereğinden uzun bir süredir üzerinde başkalarının mücadelelerinin oynandığı bir satranç tahtası olarak kullanılmaktadır. Güven oluşturulması uzun zaman alacaktır ama daha yapıcı ilişkiler kurulması için bu şarttır. Bu yüzden konunun tüm kilit aktörleri Londra’da olacak. Ve gene bu yüzden, Londra’daki etkinlik öncesinde Türk Hükümeti bölgesel işbirliğinin iyileştirmesine yönelik fikir geliştirilmesi amacıyla Afganistan’ın komşularıyla bir toplantı düzenlemekte.
Son birkaç yılda bölgeye pek çok ziyaret gerçekleştirdim. Afganlıların, Pakistanlıların ve uluslararası toplumun isyancıları durdurmak için harcadıkları çabaları gördüm. Yeni askeri strateji bu çabaları bir sonraki kademeye çıkartacaktır. Fakat başarı için konuyla ilgili tüm tarafların açık ve net bir siyasi strateji konusunda birleşmesi de şarttır. Umuyorum ki Londra Konferansı bunu başarmanın ilk adımı olacaktır.
David Miliband: İngiltere Dışişleri Bakanı
Kaynak: Radikal