ABD 'altılı ganyan'a son vermeli

11 Eylül’den bu yana şahin eğilimli yorumcular ve en son olarak New York Times’tan Thomas Friedman Obama Bin Ladin’in şu sözlerinden alıntı yapmaya bayılıyor: “İnsanlar bir güçlü bir de zayıf at gördüklerinde, tabiatı gereği güçlü atı severler.”

Friedman gibi yorumcular Bin Ladin’in dünya politikasına dair başka görüşlerinden hiçbiri tutmazlar normalde. Fakat bu sözü seviyorlar, çünkü bize güce, güvenilirliğe ve bir yerlerde en ufak bir başarısızlığın bile felaket sonuçlar getirmesi ihtimaline kafayı takmamız için iyi bir sebepmiş gibi görünüyor. Onlara göre üçüncü taraflar ABD’nin ‘güçlü at’ olmadığından kuşkulanmaya başlarsa, bize yüz çevirirler ve Amerika’yı düşman bir dünyada tecrit edilmiş halde bırakırlar.

Birkaç başarının da aniden benzer bir olumlu gelişmeler dalgasını tetikleyeceğini sanıyorlar: Bu mantığa göre, sağlık reformunu geçirdiğimizde Tahran’daki mollalar birdenbire sarıklarının altında titremeye başlaya-cak. Bu, eski domino teorisinin en son versiyonu: Bir yerlerde tek bir başarısız- lık bir yenilgiler ve saf değiştirmeler çığını tetikleyebilir, fakat başka bir noktada küçük bir başarının da bütün dünyada olumlu yankıları olabilir.

Tarih tersini söylüyor
Bin Ladin’in açıklaması altılı ganyan açısından faydalı bir tavsiye sayılabilir belki, fakat esasen uluslararası politikadan pek anlamadığını açığa vuruyor. Bu olgu, şu an hayalini kurduğu söylenen halifeliği hayata geçirmek doğrultusunda bir zafer yürüşüne önderlik etmek yerine niye bilinmeyen bir mağarada saklanmakta olduğunu da izah edebilir. Bin Ladin’in açıklaması ve Friedman’ın yazısı bilhassa, dünya siyasetine egemen davranışın ‘güçlünün peşinden ayrılmamak’ olduğunun da göstergesi; bu mantığa göre ülkeler ‘güçlü atın’ hangisi olduğunu hissettikleri sürece, tabiatıyla akın akın o atı destekliyor.

Peki durum buysa, niye herkes Polonya ve Fransa zaferlerinden sonra Nazi Almanya’sının safında yer almak için yarışmadı? O an ‘güçlü at’a benzeyen kuşkusuz Hitler’di, fakat Britanya, ABD ve Sovyetler Birliği onu dengelemek ve nihayetinde yok etmek için güçlerini birleştirdi. Savaş sonrasında Avrupa kıtasındaki
‘güçlü at’ Sovyetler Birliği’ydi, fakat Batı Avrupa kısa süre sonra NATO dahilinde ABD’yle ittifaka gitti.

ABD Soğuk Savaş’ı kazandıktan sonra bile Kuzey Kore, İran, Irak, Sırbistan veya Suriye gibi ülkelerin çadırlarını toplayıp aşikâr ‘güçlü at’ı kucaklamaya koştuğuna tanık olmadık. Elbette eski Sovyet bloğu ülkeleri Washington’la bağ kurmaya hevesliydi, fakat bunun nedeni güçlünün peşinden gitmek değildi: Büyük ölçüde, Rusya’nın dirilmesi ihtimaline karşı tedbir almak istiyorlardı.

Arap dünyasında bile ‘güçlü at’a oynama eğilimine dair bu iddiayı doğrulayacak bir vaziyet bulmak zor. 1950’lerde Mısır lideri Cemal Abdül Nasır ‘güçlü at’ gibi görünüyordu ve Arap ‘sokağında’ belli düzeyde bir karizmaya sahip olduğu aşikârdı, fakat pan-Arap bir siyasi gündemi ileriye taşıma ya da ağırlığını bu yönde koyma çabalarına diğer Arap liderleri sürekli karşı çıktı. Ve 2006’da Irak’ta, başarılı bir mezhep kökenli şiddet kampanyası yürüten Kaide’yi desteklemek için yığınla Sünni’nin seferber olduğunu görmedik. Anbar’daki ve başka yerlerdeki Sünni aşiretler Kaide’ye akın etmek yerine, bu yeni tehdidi bastırmak için ABD ve Şii önderliğindeki hükümetle ittifaka gitti.

Bin Ladin fantezi kuruyor
Bin Ladin gibi devrimci bir figürün bu tür bir sav öne sürmesi elbette şaşırtıcı değil. Devrimci hareketler muazzam güçlüklerle yüz yüzedir ve müstakbel devrimcilerin büyük çoğunluğunun akıbeti emeklilik, hapis veya ölümdür. Velhasıl bu tür vahim ihtimaller karşısında destekçiler bulmak ve seferber etmek için devrimci liderler potansiyel taraftarları, küçük bir grup kararlı erkek ve kadının çok daha güçlü hasımlara karşı zafer kazanabileceğine ikna etmek zorundadır. Bu yüzden hasımlarını sürekli ‘kağıttan kaplanlar’ gibi sunarlar (sözgelimi: “ABD güçlü görünüyor olabilir, fakat aslında çürümüş ve kırılgandır”) ve birkaç devrimci eylemin karşıtlarına karşı muazzam bir isyanın kıvılcımı olabileceğini, onları silip süpürerek zafere varılabileceğini savunurlar. Söylemeye bile gerek yok: Bin Ladin’in 11 Eylül gibi bir olayın milyonlarca yeni destekçi toplayacağına ve Müslüman dünyadaki ‘çürümüş’ hükümetlerin devrilmesine yardımcı olacağına dair inancının pirüpak bir fantezi olduğu görüldü.

Devrimci hareketler kuşkusuz bazen gerçekten güç de kazanırlar (1792’de Fransa’yı, 1917’de Rusya’yı veya 1959’da Küba’yı düşünün), fakat bu çok sık olmaz. Ve belli bir radikal hareket bir ülkede şansı yaver gidip iktidarı elde ettiğinde, silahların gücünü dayatmaya muktedir olmadıkça başka yerlerde benzer devrimleri tetiklemesi daha da nadir bir durumdur. Kısacası devrimci zaferler nadirdir ve devletlerin genel eğilimi, hayata geçmesi halinde kendilerini zapt edebilecek tehditlere karşı dengeyi bulmaktır.

Asıl mesele ekonomi
Elbette ABD’nin gücü ciddi ölçüde azalacak olursa, uluslararası etkisi de azalacaktır. Fakat Amerikan ekonomisini yanlış yönetmediğimiz, gelecekteki üretkenliğe az yatırım yapmadığımız ve masraflı denizaşırı maceralarla zenginliğimizi heba etmediğimiz sürece bu ihtimal çok zayıf.

ABD’nin gerçek güvenlik sorunları ortaya çıktığında müttefiklerine güven vermekle hiç ilgilenmemesini önermiyorum. Böyle durumlarda doğru adım tehdidi dikkatle tartmak ve onunla başa çıkacak uygun önlemleri geliştirmek, bir yandan da yardım ettiğimiz müttefiklerin paylarına düşeni yapmasını sağlamaktır.

Diğer bir deyişle, insanları ‘en güçlü at’ olduğumuza ikna etmek için aptalca savaşlara girmek Bin Ladin’in fantezilerini daha olası hale getirecektir.

Neticede Bin Ladin’in bugüne kadarki en büyük başarısı, Kaide’nin 11 Eylül’de yol açtığı zarar değil. Tam tersine, gerçek başarısı Bush yönetiminin Ortadoğu’da, en önemlisi de 2003 Irak işgalinde, yeni muhafazakâr bir program benimsemesini sağlamasıydı; bu program nedeniyle kendimizde açtığımız bir dizi yarayı hâlâ iyileştirmek için uğraşıyoruz. Ve bu tür hatalardan kaçınmanın tek yolu, Bin Ladin’in at diplomasisine dair cahilce kavramlarını görmezden gelmektir. (Harvard Üniversitesi’nde profesör, 22 Nisan 2010)