Kıbrıs'ta anlaşma sağlanması, AB'nin taraflara yapacağı baskıya bağlı. AB, Annan Planı referandumu sonrası Türklere borçlu kaldı...
Bir komünistin iktidara gelişinde fayda gördüğümüz seyrektir, ama Hristofyas'ın Kıbrıs Rum cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferi, Rum ve Türkleri 30 küsur yıldır ayıran duvarı yıkmak için tam da gereken etken olabilir. Eski Sovyet eğitimli siyasetçi kampanyasını, bölünmüş adanın kuzeyindeki Türklerle barış görüşmelerini yeniden başlatmaya dayandırmıştı. Zafer konuşmasında da "Halklarımızı yeniden birleştirmek gibi ortak bir vizyonumuz var" dedi. Rum liderin görüşmeleri hemen başlatma vaadine, Kıbrıslı Türk muhatabı Devlet Başkanı Talat da benzer yanıt verdi: "Kıbrıslı Rumlar değişime karar verdi. Bunu gerçekleştirebilecek birini seçtiler."
Türk askerlerinin, adayı Yunanistan'la birleştirme tehlikesi yaratan Atina destekli bir darbe sonrası kuzeyi istila ettiği 1974'den beri ilk kez, Kıbrıs'ın her iki bölümü de taviz vermeye istekli görünen liderlerce yönetiliyor. İhtilafın sonlandırılması, bu adanın sınırlarını kat kat aşacak faydalar sağlayabilir. Türkiye'nin AB'ye girişini kolaylaştırabilir, Yunanistan'la Türkiye arasındaki ilişkileri de iyileştirebilir.
Ayrıca AB'nin Kosova'nın bağımsızlığı konusunda ortak duruş belirlemesine de yardım edebilir. Türk bölümünün uluslararası alanda tanınmasına yol açacağı korkusuyla Kıbrıs Rumları, birkaç AB ülkesiyle birlikte Priştine'nin hareketine itiraz etmişti. Kim bilir belki Kosova'nın, Rumları kendi evlerinde 'değişime' oy vermeye ikna etmede etkisi olmuştur. Kosova'nın bağımsızlığını gören Kıbrıs Rum halkı, Türk kısmın adada kalıcılık kazanmasını önlemeye odaklanmış olabilir.
Adanın iki tarafında ılımlı liderlerin bir araya gelmesi ümit verse de, Kıbrıs'ın en uzun süredir çözülmemiş sorunlardan biri olarak kalması boşuna değil.
İktidar paylaşımı, mültecilerin tazminatı ve Türk askerlerinin çekilmesi konularında uzlaşma kolay sağlanmayacak. Bir anlaşmaya varılabilmesi AB'nin her iki tarafa uygulayacağı baskıya bağlı olacak, ama AB'nin bilhassa Kıbrıs Türklerine özel bir borcu var. Brüksel 2004'te Rumları, BM'nin adayı birleştirecek barış planını reddetmelerinden sadece bir hafta sonra AB'ye almak gibi tarihi ve aptalca bir hata işlemiş, Kıbrıslı Türkleriyse, anlaşmayı kabul etmelerine rağmen yüzüstü bırakmıştı.
Hristofyas'ın ekonomik politikaları nasıl peki? Parti merkezinde gururla gösterilen Lenin büstüne ve kırmızı bayraklara rağmen, pazar ekonomisini sürdüreceğine, kamulaştırma veya vergi artırma gibi sosyalist fikirlerden uzak duracağına yemin ediyor. Eski komünistlerden ziyade eski Britanya İşçi Partisi'yle uyuşmaya çalışıyor.
Kıbrıslı Rumlar AB üyeliğinden büyük yarar sağladı. Büyümeleri dış yatırıma bağlı, Hristofyas bunu gözden kaçırmasa iyi eder. Partisi yeterince pragmatik ve bir sürü kârlı şirkete sahip, bu yüzden girişimcilere sert davranmayacak. Başkanın komünist dogmatizmi kendini ekonomiden ziyade dış politikada gösterebilir. Hristofyas bölgedeki NATO ve ABD etkisine karşı temkinli. Sovyetler Birliği Sosyal Bilimler Akademisi'nde doktorasını verdiği yıllardan kalma akıcı Rusçası olan Hristofyas, Batı'dan ziyade Kremlin'e yakın gibi. Yeni başkan, yol tıkayıcılığıyla nam salan Kıbrıslı Rumları temize çıkarmak için görüşmeleri yeniden başlatır, ama bunu yaparken AB'de Moskova yanlısı bir çizgiyi savunup ülkesini yine tecrit ederse yazık olur.
Kaynak: Radikal