14 Mayıs 1950 ve Ak Devrim


14 Mayıs ve Demokrat Parti ile ilgili olarak bir şeyler yazmak niyetinde değildim. Fakat konu, öylesine abartıldı ve gençler için yanlış bilgilendirme yapıldı ki, doğrusu kendimi yazmaya mecbur hissettim.

Zira, çok yakın tarihimiz olduğu halde ve yaşananları yaşayanların önemli bir bölümü; hâlâ yaşıyor olduğu halde, insanların gözlerinin içine bakarak yalan söylenmesi ve yaşananların "saptırılması", isyan duygularımı kabartıyor. Toplumların hafızası, bu denli zayıf olmamalı ve toplumlar, bu denli "bilgi kirlenmesi" bombardımanına, tutulmamalı. Yaşanan pek çok şeyin, "birebir" tanığıyım. Gördüklerim ve yaşadıklarımı, unutabilir miyim?..

Bu türden şeyler yaşadığım zaman; "askeri yönetimleri savunuyorsun", suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorum. Bu suçlama, asla doğru değil. En kötü bir demokrasinin, en iyi bir dikta yönetiminden daha iyi olduğu konusunda, şaşmaz bir inancım var. Fakat dikkat ederseniz; bir "demokrasiden", söz ediyorum. İyi de olsa, kötü de olsa, "bir demokrasi", diyorum...

Eğer Türkiye'de, 26 Mayıs 1960 günü bir demokrasi olsaydı, 27 Mayıs'ı desteklememiz, asla mümkün olamazdı. Fakat 26 Mayıs 1960'da, Türkiye'deki yönetimi; bir demokrasi olarak adlandırmamız, asla mümkün değildir. Ancak önce, DP'nin iktidara geliş sürecini değerlendirmemiz gerekir.

30 küsur yıldır vermekte olduğum, "Türk Devrim Tarihi" derslerimde; 1950 14 Mayıs'ında, DP'nin halkın oylarıyla iktidara gelmesini, bir devrim (inkılap) olarak değerlendirir ve her devrimin, mutlaka bir ihtilal (ayaklanma) sonrasında gerçekleşmediğini; "bir toplumda ekonomik ve siyasal yararlanmanın, toplumun geniş kesimleri lehine hızla değişmesi", durumunda; devrimin gerçekleşmiş olacağını anlatır ve DP'nin, "bürokratik" bir iktidarı devirerek, yerine "halk iktidarı" oluşturmak üzere, önemli bir adım attığını vurgularım. Fakat bu düşüncem, DP'nin bu özelliğini yitirdiğini ve git gide, yanlış bir demokrasi yorumuna kapıldığını görmeme, engel oluşturmaz. Samim Kocagöz'ün, "Yılan Hikayesi" adında, enfes bir romanı vardır.

Batı Anadolu'nun bir köyünde, askerden gelen bir genç çiftçinin; köyünde ve çevresinde, DP'yi örgütlemesini anlatır. CHP'li ağaların, ellerindeki iktidarı yitirmemek için, nasıl "numaralar çektiklerini", fakat başarılı olamadıklarını anlatır. Öyle sanıyorum ki, gerçek olaylardan yola çıkmıştı. DP'nin muhalefet yıllarında; CHP'lilerin "DP komünisttir", suçlaması, elbette haksızdı. Fakat DP'nin örgütlediği "halk hareketinin", kimilerince, komünizm olarak isimlendirilmesi, doğrusu bana çok garip gelmemekteydi...

İktidara böylesine haklı ve demokratik bir biçimde gelen DP'nin; kısa bir süre sonra, (halkçılığını yitirmese bile), demokratikliğini yitirmesi; gerçekten, Türkiye açısından da çok acı oldu. Garip bir "çoğunluk anlayışı" ile, git gide meşruiyetini yitirmeye başladı. Aynı hataya, günümüz AKP'lilerinden bazılarının düşmesi de, çok acı ve tehlikeli bir gidişatın, işaretlerini veriyor. DP'nin hatası; kendi "çoğunluk iradesini", ulusal irade gibi görmesi ve değerlendirmesi oldu.

Ayrıca, "madem ki çoğunluktular ve demokrasi çoğunluğun yönetimiydi, istedikleri her şeyi yaparlar ve istedikleri gibi yönetirlerdi"... (Buna benzer görüşleri dile getiren AKP'lileri, anımsıyor musunuz?..) Bir demokraside, elbette egemen olan irade, çoğunluk iradesidir ve yönetim "gücü", çoğunluktadır. Fakat bu güç, "sınırsız bir güç" değildir. Çoğunluğun siyasi özgürlüğü; karşılarındaki azınlığın siyasal özgürlüklerinin başladığı yerde, biter. Aynen, özgürlüğün sınırlarının, "başkalarının özgürlüğü" olması gibi...

İşte DP'li siyasetçilerin bunu anlamamaları, hem kendi felaketlerini hazırladı; hem de, "ordunun", kışladan çıkma alışkanlığının başlangıcını oluşturdu. Bir TBMM DP Grubu toplantısında, isyan eden DP'li milletvekillerine; "sizler isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz", diyebilen Menderes, Meclis çoğunluğuna güveniyordu. Ama bu düşüncesiyle; "meşruiyetini yitirdiğinin", maalesef farkında değildi. Çoğunluk iradesine karşı çıkmanın, "vatana ihanet" sayılması da, bir başka hataydı ki, tüm bunların faturası çok ağır oldu...

Kaynak: Bugün