11 yılda Kürt dili ve edebiyatı...

Ahmet Türk'ün 'anadil günü' vesilesiyle DTP Meclis Gurubunda yaptığı Kürtçe konuşma bu konuda hâlâ atmamız gereken ne kadar çok adım olduğunu ortaya koydu. Bir askeri darbe ürünü olan ve bir türlü değiştirilmesi mümkün olmayan 1982 Anayasası'nın bu konuda da 'yasakçı'lığın temelini oluşturduğu anlaşıldı.

1998 senesiydi. Genelkurmay Başkanlığı, Kürt sorununda devletin izlediği çizgiye eleştirel yaklaşan gazetecilerin çoğunluğunu oluşturduğu bir grubu Güneydoğu'ya geziye götürmüştü. PKK ile çatışmaların en kritik olduğu alanlara yapılan bu gezi sırasında askerlerle aramızda tartışmalar da yaşanmıştı.

Geziye Genelkurmay Başkanlığı'nı temsilen katılan dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'la yaptığımız bir sohbeti hatırladım. "Bu sorun nasıl çözülecek?" üzerinden yaptığımız tartışma sırasında iki noktaya vurgu yapmıştım: 1. Kürtlerin kendi kimlikleriyle yasal alanda siyaset yapmasına izin verilecek. Dağa karşı meşru siyaset alanı açık tutulacak. Örneğin şiddete karşı olduğu bilinen Kemal Burkay gibi tanınmış Kürt siyasetçiler üzerindeki yasak ve tutuklamama kararları kaldırılacak. 2. Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi'nde Kürt dili ve edebiyatını araştıran Kürdoloji enstitüsü kurulacak.

Erol Özkasnak benim bu sözlerimi tepkiyle karşıladı. Böyle bir değişimi kabul etmelerinin mümkün olmadığını ifade etti. O zamanlar bu tür öneriler onların hayal ufkunun da ötesinde bir durumu dile getiriyordu.

***
Aradan 11 yıl geçti bakın neler oldu. O dönemlerde muhtemelen üst düzeylerde komutan olan emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Salim Dervişoğlu, eski Dışişleri bakanlarından İlter Türkmen'in de aralarında bulunduğu bir grup emekli komutan ve diplomat Kürt sorununun çözüm konusunda geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde liberal önerilerde bulunuyorlar.

NTVMSBNBC internet sitesinde yayımlanan bir habere göre; Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu adıyla hazırlanan raporda, "Türkiye, Kürt sorununu ülke içerisinde çözmeyi başaramazsa sınır ötesi bir aidiyet sorunuyla karşı karşıya kalınabilir" uyarısı yapıldı.

Bu grubun başkanlığını, eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, başkan yardımcılığını eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Salim Dervişoğlu yapıyor. Grubun üyeleri arasında eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman da bulunuyor.

Son günlerin gürültüleri arasında gözden kaçan raporda bakın neler söyleniyor: "Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda en çetin sınavı Kürt meselesi olmaya devam edecektir. Bu soruna, kapsamlı bir çözüm bulunamadığı takdirde Türkiye'nin birlik, güvenlik ve istikrarı tehdit altında kalmaya devam edecektir. Türkiye, Kürt sorununu Türkiye içerisinde çözmeyi başarmalıdır. Aksi takdirde, önümüzdeki dönemde ülke-içi etnik bir sorundan çok sınır-ötesi bir aidiyet sorunuyla karşı karşıya kalınabilir."

Raporda sorunun çözümü için benimsenmesi gereken siyasi vizyon da şöyle özetleniyor: "Üniter devlet temelinde Kürt kültürel kimliği tanınmalıdır. Etnik siyasi partilere karşı daha toleranslı davranılmalı, bu partilerin anayasal düzen içinde mevcudiyetlerini sürdürmelerinin terörün süregitmesine önemli bir engel oluşturacağı göz önünde bulundurulmalıdır. TRT'nin tam gün Kürtçe yayını başlatması memnuniyetle karşılanmış ise de bu yayınlar sadece Türkiye'de değil bütün bölgede rahatça izlenebilir hale getirilmeli ayrıca özel kanallara da bu hak verilmelidir. Talep olan yerlerde Kürtçe'nin seçmeli ders olarak öğretilmesinin, bazı üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri ve Kürt dili ve edebiyatı bölümleri kurulması projesi de faydalı olabilir."

***
Bu raporu okurken 11 yıl öncesine gittim. Türkiye'nin ne kadar hızla değiştiğini bu rapordaki anlayışlarda görebiliriz, Aslında yıllar önce bu anlayışlarla hareket edilseydi, bu kadar büyük acılar yaşanmayacağı da ayrı bir gerçek. Olsun devletin üst düzey kademelerinde sorumluluk almış insanların çözüm için bu noktaya gelmiş olmaları bile ülkemiz için önemli bir kazanç.

Umarız, bugünkü devlete egemen olanlar bu kez beklemezler ve çözüm konusunda adımları daha etkin bir şekilde atarlar...

Tabii bu arada üzücü olan muhalefetin tutumu. Onlar ne yazık ki, 11 yıl önceki devlete egemen tutumunu sürdürmeyi savunuyorlar. Bunca acıya rağmen...
Kürt sorununa yaklaşım değişiyor.
Dünya değişiyor... Türkiye değişiyor...

Kaynak: Radikal